NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
وَخَلَفُ
بْنُ هِشَامٍ
قَالَا
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَوَانَةَ عَنْ
مَنْصُورٍ
عَنْ عَامِرٍ
عَنْ أَبِي
كَرِيمَةَ قَالَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَيْلَةُ
الضَّيْفِ حَقٌّ
عَلَى كُلِّ
مُسْلِمٍ
فَمَنْ
أَصْبَحَ
بِفِنَائِهِ
فَهُوَ
عَلَيْهِ
دَيْنٌ إِنْ
شَاءَ
اقْتَضَى
وَإِنْ شَاءَ
تَرَكَ
Ebû Kerime (r.a)'den Rasûlullah
(s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
"Misafirin
(birinci) gecesinde (onu ağırlamak) her müslüman (ev sahibi) üzerine (düşen)
bir görevdir. Her kim (misafir olarak bir kimsenin) evinin önünde sabahlayacak
olursa, bu kimse (ye ikram etmek) o ev sahibi üzerine bir borçtur. İsterse
(borcunu) öder, (borcundan kurtulur), isterse (borcunu ödemeyi) terkeder
(borçlu olarak kalır)."
İzah:
Bu hadis-i şeriflerde
bir kimsenin evine gelen bir misafire ikram etmekle mükellef olduğu ifade
edilmektedir. Ulemanın bu hadisler üzerinde yaptıkları açıklamalardan
anlaşıldığına göre, misafirler hakkındaki bu hüküm zengin, fakir, müslüman,
kâfir, salih, fâsık her misafir için geçerlidir. Bu hükmün, "Yemeğini
müttakî kimselerden başkası yemesin"[Ebû Dâvûd, edeb] mealindeki hadise
aykırı olduğu söylenemez. Çünkü bu hüküm misafirler içindir. Sözü geçen hadis-i
şerîfse misafirlerin dışındaki kimselere yedirilen yemeklerle ilgilidir.
3749 numaralı hadis-i
şerifteki, "Üç günden sonraki misafirlik ise (ev sahibi için misafire) bir
sadakadır" cümlesine bakarak Ahmed b. Hanbel; "Bir misafiri üç gün
ağırlamanın farz, üç günden sonra ağırlamanın da nafile olarak verilen bir
sadaka hükmünde olduğunu, binaenaleyh bir kimsenin misafirini üç gün
ağırlamasının üzerine farz olduğunu, bu görevi yerine getirmekten
kaçınamayacağım; üç günden sonra ise eğer ağırlarsa sevabını alacağını,
ağırlamadığı takdirde ise sorumlu olmayacağını" söylemiştir.
Nitekim bir sahâbînin,
akşamleyin evine gelen misafire evinde bulunan yemeği ikram edip, çocukların
sofraya oturmamaları için yemekten önce onları uyutması bu görüşü te'yid
etmekte ise de, ulemanın çoğunluğu, üç gün üst üste misafir ağırlamanın farz
oluşunun îslâmın ilk yıllarındaki uygulamaya mahsus olduğunu, bu hükmün
neshedildiğini söylemişlerdir.[el-Münavî Abdurrauf, Feyzü'l-Kadîr, IV,
260-261.]
Misafirperverliğin farz
olmayıp sünnet-i müekkede olduğunu söyleyen cumhur ulemaya göre ise, metinde
geçen "üç günden fazla olan misafirlik bir sadakadır" cümlesi, misafirperverliğin
farziyyetini ifade etmek için değil, halkı bir evde üç günden fazla misafir
olmaktan nefret ettirmek için söylenmiştir.
Misafir ağırlamanın
hükmünü şu şekilde hulasa edebiliriz:
"Misafirperverlik
Nebiin sünnetlerindendir. Yalnız sıfatında ihtilâf olunmuştur. İmam Azam ile
Mâlik, Şafiî ve cumhur ulemaya göre misafir kabul etmek farz değil sünnettir.
İmam Ahmed ile Leys; bir gün bir gece misafir kabul etmeyen kimseden misafirin
hakkı zorla alınır, bu hususta köylü ile kasabalının farkı yoktur,
demişlerdir. İmam Ahmed, misafir kabul etmenin hassaten bedevilere vacib
olduğunu belirtmiştir. Ona göre şehirde yaşayanlara bu İş farz değildir.
Mücâhid'den bir rivayete göre, bîr geceliğine misafir kabul etmek
farzdır."[Davudoğlu, A., Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, VIII, 445.]